Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir yazı

  Atatürk’ün aşağıdaki sözünü açıklayan bir yazı yazınız
 Konu: “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”
BAŞLIK: TOPLUMUN YANSIMASI : SANAT
    Sanat en genel tanımıyla insanda güzellik hissi uyandıran ürünlerin tümüne verilen addır. Bu güzellik duygusu şiirle , resimle , tiyatroyla , sinemayla vb. alanlarla ilgili olabilir.
     Sanatın toplum hayatındaki önemini çok iyi bilen Atatürk bu konuya çok önem vermiştir. Bu alanların her biri ile ilgili çalışmalar yapmış , bu konuda uğraşan sanatkarları ayrı bir yere oturtmuştur. Sanat, bir milletin  yüksek uygarlık düzeyine erişmesi  için,   gereken merdivenin basamaklarından biridir. Bu amacın  sonunda, o ülkenin geleceği yatar.   Sanat, toplumdaki en önemli ögelerdendir. Sanata gereken değeri vermeyen milletlerin  sonu kötüdür. Atatürk; ‘ Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.’  demiştir. Bu sözden, ulusun  temel yapısını sanatın ve sanatın kollarının oluşturduğunu anlıyoruz. Sanatsız bir ülke  ilerleyemez, içinde bulunduğu  çağa ayak uyduramaz ve böylelikle de diğer milletlerin  sömürgesi altına girmek mecburiyetinde  kalır. Her devlet, kendini tanıtma çabasını sanatla ortaya koyar.  Çünkü bir milleti başka milletlere tanıtan en güzel yol sanatta ilerlemesidir. Sanatta ilerleyen toplumlar aynı zamanda da gelişmiş toplumlardır. Eğer bir millet sanatı ile kendini başka milletlere anlatamazsa başka hiçbir biçimde anlatamaz.

 Sanata değer veren toplumlar aynı zamanda sanatçıya da çok değer verir. Onu toplum içinde çok ayrı bir yere oturtur. Bu yüzden yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzere bir toplum sanata önem verdiği ölçüde yükselir v, gelişir.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

korkusuz kaptanlar kısa kitap özeti

KORKUSUZ KAPTANLAR KİTAP ÖZETİ KISA Harvey’in ailesi çok  zengindir. Amerikalı olan Harvey ve ailesi     iyi bir eğitim alması için onu Avrupa’ya göndermeyi düşünüyor. Harvey de bu fikri oldukça beğenmiş,  Avrupayı görmek fırsatını bulacağı için   sevinmiştir. Nihayet  Harvey   lüks bir gemi ile Avrupa’a okumak için   çıkar.  Harvey kaldıkları geminin   kamarasından,    düşerek denizin soğuk sularına girer. Harvey’in kaybolduğu fark edilince gemidekiler onu   aramış lakin  bulamamışlardır. Harvey’i bulamayan lüks gemi yoluna devam eder. Harvey ayıldığında   kendisini bilmediği bir gemide bulur. Bu  gemideki adamlar  onun hiç tanımadığı insanlardır.   Harvey bir süre   sonra olanları anlamaya başlamıştır. Bu gemi bir balıkçı gemisidir. Ve gemidekiler de balıkçıdır.         Balıkçıların ve geminin karaya çıkmaya hiç de isteği   yoktur. Kendine gelince     ailesinden gördüğü gibi  ve öğretildiği biçimde   kaba ve küstah tavırlarla gemidekilere kendisini bir an önce karaya   çıkarmaları ge
Devamı

yürekdede ile padişah kitabının kısa özeti

YÜREKDEDE İLE PADİŞAH KİTAP ÖZETİ CAHİT ZARİFOĞLU         Birkaç yüzyıl  önce, kış aylarının soğuk havasına karşı korunaklı  konumda olan bir köyde yaşlı bir adamla eşi  yaşarmış. Genç yaşlarında   evlenmiş ve hikâyemizde ise artık 80’li  yaşlara gelmişler.  Yürekdede, bu köyde gençliğinde “Yürek Hasan” adıyla  bilinirmiş, nereden kalmış bu isim ona bilinmezmiş..   Yürek Hasan’ın hanımı da Yürek Hasan’ın Ayşe’si olarak anılırmış. Yürek dede ile Ayşe Nine   Allah’a kulluk yolunda çalışmışlar, hayatlarını  bu yolda amaç edinmişler. İşte bu ikisi de tatlı mı tatlı kahramanlarımız köyün korunaklı  olması ile geçirdikleri   kıştan sonra ilkbaharın sonunda gelen yazı   rahatlıkla köyde geçiremezler. 1  sene daha böyle geçip giden kışın sonunda yaylaya göç zamanı gelmiş .    Yürek Hasan ile Ayşe Nine son kafileye dahi  yetişememişler. Ve nihayet yine bir gün güneş doğmadan  , sabah namazlarını   kıldıktan sonra yola çıkmaya karar vermişler.     Senelerce  kendilerine hizmet eden eşekleri ölün
Devamı

küçük lord kitabının kısa özeti

KÜÇÜK LORD KİTABININ KISA ÖZETİ       Sedrik adlı çocuk annesi gibi sarı saçlı, mavi gözlü iyi   bir çocuktu. Babası o daha küçük iken ölmüştü. Babasını küçük yaşta yitiren  Cedric, annesiyle beraber mütevazı bir hayat  sürmekteydi. Sedrik annesi ile beraber  yaşıyordu. En yakın arkadaşları mahalle bakkalı ve  iyi kalpli bir ayakkabı boyacısıydı. Sedrik'in en iyi dostu  bakkal Habes ve ayakkabı tamircisi Dük'tü. Habes   ona bilgi verir ve bir şeyler öğretirdi. Bir gün Sedrik eve geldiğinde   araba gördü. Yabancı bir adam annesi ile konuşuyordu. Adam gitti. 2  hafta sonra gelecekti yine. Bir gün inanılmaz bir şey oldu ve İngiltere'den   bir avukat Cedric'in asil  bir İngiliz,   bir lord olduğunu açıkladı. Sonra Sedrik'e dedesini anlattı. Dedesi onun bir konttu. Dedesinin 2  çocuğu öldüğü için kontunu Sedrik'e verecekti. 2  hafta geçti. Araba ve dedesinin yardımcısı geldi.          Annesi ile beraber arabaya binip dedesinin şatosuna geldiler. Cedric'in büy
Devamı